27 Şubat 2015 Cuma

gürcistan (batum) seyahati

merhaba, ben gurbet. bu blog eşimle şubat tatilinde nereye gitsek diye düşündüğümüz sıralarda internet araştırmalarım sonucu çok da tatminkar sonuçlara ulaşamamamdan kaynaklı bir eksiklik sonucu doğdu. gezi notlarını internette paylaşan az sayıda insanla karşılaştım. karşılaştıklarımın çoğu açıkçası çok yardımcı olan siteler değildi. neyse çok uzatmadan geçen temmuz ayındaki batum seyahatiyle başlıyorum.



temmuz ayı olmasına rağmen sisli, ara ara yağmurlu bir havada başladık yolculuğa. eşim artvinli olduğundan (o sıralar eşimin ailesini ziyaretteydik) biz kendi aracımızla artvin hopa ya, oradan da hopa gümrük limanından batum'a geçtik. türk hava yollarının günlük seferleri de bulunmakta. pasaport veya vize istenmiyor, işin en güzel kısmı bu. zahmetsiz kısa bir yolculuktan sonra sarp sınır kapısını geçiyor ve batum'a ulaşıyorsunuz. 


sınırı geçtikten sonra ilk karşılaştığım şey bu hoş kiliseydi. plansız bir seyahat olduğundan fotoğraf makinemiz yanımızda değildi ve çekimleri cep telefonuyla yapmak zorunda kaldım :(  altta yine yol boyunca çektiğim bir kaç kare var:




üstteki fotodaki heykellerin anlamını öğrenemedim. insanlar öndeki taburemsi şeye oturup fotoğraf çekiliyorlardı, belki de ben derin bir anlam aradım:) 

gelelim nacizane izlenimlerime. batum da gezerken eski sscb etkilerini binalarda, sokaklarda görmek mümkün. alttaki bina buna bir örnek:



şehirde trafik epey karışık, insanlar sıcak ama belki de fazla bağırarak konuştuklarından mıdır bilinmez ofkeli görünüyorlar. erken saatlerde içmeye başlıyorlar ama bizdeki gibi taşkınlık yapan görmedim. her dükkan önünde kurutulmuş balık var sanırım çok tüketiliyor. bir de sebzeler daha hormonsuz, daha doğal, çocukluğumuzdaki gibi. biz öğle yemeği tercihimizi işletmecilerin yoğun olarak türklerden oluştuğu bir ara sokaktan yana kullandık. klasik türk ev yemekleri vardı. 


                                                              kurutulmuş balıklar
                                                              


batum hızlı büyüyen ve gelişen bir şehir. bunda arka arkaya açılan lüks otel ve kumarhanelerin payı büyük. zaten turistlerin bir çoğunun kumar oynamak için geldiğinden bahsetti eşim. et, benzin gibi tüketim ürünleri türkiye ye göre daha ucuz. benim dikkatimi en çok çeken ise karadenize has o yemyeşil görüntünün kat be kat daha yeşiliyle karşılaşmak oldu. bir de şehir gayet temizdi. iki günlük kısa bir seyahate çok fazla şey sığdıramadık. gidecek olanlar botanik parkına mutlaka uğrasınlar, biz uğrayamadık. şehri tepeden teleferikle görme imkanını da değerlendirin. kuş bakışı şehir turu gerçekten keyifli. tepede bir kahve içip canlı müzik dinleyip dönebilirsiniz.
                                                         
                                                                  sokak görüntüleri











                                                               teleferikten kuş bakışı





yemek fotoğrafı paylaşmayı çok sevmesem de farklı bir tat olduğu için akşam yemeği tercihimizi altta görebilirsiniz. hınkal bizim bildiğimiz mantının daha büyüğü ve buharda pişiyor ayrıca bizim gibi yoğurtla servis etmiyorlar. yanındaki de haçapuri (peynirli pizzaya benziyor). bunu yediğimiz yerde gayet güzel türkçe konuşan bir işletmeciyle karşılaştık. zaten batum da çok fazla dil sıkıntısı çekmedik. kaldığımız otel görevlisi de baya anlaşılır bir şekilde türkçe konuşuyordu. ayrıca benim yarım yamalak ingilizcem, eşimin de aynı oranda gürcücesi ile bir şekilde anlaştık :)

                                                   
                                                                hınkal ve haçapuri


batum seyahatimizin üzerinden 7 ay geçtiğinden pek çok unuttuğum detay var. aklıma geldikçe ekleyeceğim. bir sonraki durağımız chios (sakız adası). iyi gezmeler...